ÖLÜMÜN NEFESİNİ YAŞAMINDA HİSSEDEN BİR KADIN: AHMADOVA
Zozan AYDOĞDU
zozi01@hotmail.com

ÖLÜMÜN NEFESİNİ YAŞAMINDA HİSSEDEN BİR KADIN: AHMADOVA

03 Nisan 2024 Çarşamba 10:30 makaleler

“Çocuklara yemin ediyoruz, yemin ediyoruz mezarlara

 Kimse zorlayamayacak bizi boyun eğmeye düşmana”

 

Üç çeyrek asır önce yazıldı bu mısralar. İkinci Dünya Savaşı zamanı Leningrad sokaklarında bir kadın tarafından. Dönemin ve Rus Edebiyatı’nın en ünlü kadın şairi Anna Ahmatova. Esas adı Anna Andreyevna Gorenko olan ama babası tarafından aristokrat ailesinin itibarına gölge düşüreceği için, şiirlerinde kendi soyadını kullanılmasına izin verilmeyen ve bu durumu Tatar büyükannesinin soy ismini kullanarak çözen Ahmatova…

Yaşamı boyunca her dönem iktidar ile dövüşen, iktidarlara canlarını veren bir kadın. Verilen bu canlara, bedellere rağmen ülkesine olan bağlılığı sorgulanamayacak bir inatçı rüzgar.

11 yaşında başlayan şiir yolculuğu 17 yaşında dergilerde yayınlanmaya başlamış, 1912 yılında ise şiirleri Akşam adlı kitabı ile okuyucuyla kavuşmuştur.  1913 yılında Tespih adlı kitap çalışması ile ününü pekiştirmiştir. Artık Rusya’nın bilinen kadın şairlerindendir. Anna Ahmatova 1910 yılında evlendiği şair Nikolay Gumilov’den 1918 yılında boşandı. Bu evliliğinden ünlü tarihçi Lev Gumilyov dünyaya geldi.

Anna Ahmatova yeni rejim tarafından izlenen bir şair olmasına rağmen yaşamının bu yıllarında sansüre maruz kalmamıştır. İkinci Dünya Savaşı Leningrad kuşatmasında şehirden çıkmamış ve bu döneme dair birçok şiir kaleme almıştır.

 “Zirvede bekliyorlar ölüm kuşları,

 Kim gelecek Leningrad’a yardıma?

Gürültü etmeyin etrafında, nefes alıyor daha,

Duyuyor her şeyi, o henüz hayatta”

Stalin, Leningrad’ın kuşatılması sonrası 1941’de kentte yaşayan sanat dünyasının simalarını kentten çıkarır. Çıkarılanlar arasında Anna Ahmatova da vardır. Ahmatova bir bilinmezliğe doğru yol alır. Taşkent’e götürülür. 3 yıl boyunca Taşkent’te yaşar ve 1944’te Leningrad’a geri döner. Bu dönem Ahmatova için zorlu bir dönemdir. Alışık olmadığı bu dünyada tifoya yakalanır şair.  Ve yaşamının geçtiği kent Leningrad’dan acı haberler gelir durmadan. Ahmatova’nın şiirlerine ölümün gölgesi sızmaya başlar. Zaman ilerledikçe ölüm korkusu şiirlerine iyice yansır.

“Derinlerden geliyormuşçasına ‘Ekmek’

Diyen çığlıklar

Göğün yedinci katına ulaşıyor.

Ama bu acımasız bir gökyüzü

Ve tüm pencerelerden bakan – ölüm-“

Anna Ahmatova hayatı boyunca ölümün nefesini yaşamında hisseden bir kadın. Altı kardeşinin üçünü tüberkülozdan kaybeder. Kendisi de çocuk iken tüberküloza yakalanır. Bir abisi genç yaşlarda intihar eder. Ama Ahmatova’nın ölüm ile ilgili kırılma noktası, ilk eşi Nikolay Gumilyov’un Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği(SSCB) tarafından Çarlık yanlısı olduğu iddiası ile kurşuna dizilmesi olur. Ahmatova yaşadığı bu kaybı,

“Bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa, akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli.”

mısraları ile dile getirir.

Anna Ahmatova’yı dünyaya tanıtan şiiri ise “Reguiem” yani “Ağıt” adlı şiiridir. Ağıt şiirinin kendi yolculuğu yılları bulan bir direniş halidir.

Anna Ahmatova, SSCB tarafından Yazarlar Birliği’nden çıkarılmış, adeta açlığa mahkum edilmiştir. 1924 yılından 1940 yılına kadar hiçbir şiiri basılmaz, hiçbir etkinliğe davet edilmez. 1938’de ise Reguiem şiirinin yazılmasına sebep olan olay yaşanır. Oğlu Lev Gumilyov Gulaglara sürgüne gönderilmiştir. Anna Ahmatova oğlunu görmeye gittiği bir gün sırada bekler iken şair olduğu öğrenilir diğer kadınlar tarafından.

Ve arkasında sırada bekleyen tanımadığı kadın kısık ses ile bu yaşananları “Yazabilir misin?” diye sorar. Anna Ahmatova ise kısık ses ile cevap verir, ”Yapabilirim.”

"Sizleri görüyorum, duyuyorum, duyumsuyorum

 Pencereye kadar zorlukla taşıdıkları kadını da

 Anavatanının topraklarında gezemeyen kadını da

Güzel başını uzatıp

‘Buraya evimmiş gibi gelir oldum’ diyeni de.”

Reguiem 1935-1940 yılları arasında Stalin döneminin özellikle sanat camiası üzerindeki baskıyı anlatır.

“Sesimi her şeye rağmen duyacaklar

 Ve her şeye rağmen ona tekrar inanacaklar”

Reguiem “Ağıt” şiirini daha da güçlendiren ise hikayesidir. Kağıda dökülmez bu şiir baskılardan kaynaklı. Ahmatova’nın on arkadaşı tarafından ezberlenerek 1963 yılına kadar korunur. Reguiem şiiri ilk defa Münih’te 1963 yılında basılır. Şiirin kendi topraklarında özgürce okunması ise Anna Ahmatova’nın ölümünden 21 yıl sonra, 1987 yılında olur.

"Hayır, ne yabancı bir gökyüzünün altındayım,

 Ne de yabancı kanatların koruması altında

Ben talihsizlik sonucu halkımın bulunduğu

 Yerde halkımla birlikteydim o zamanlar "

1951 yılında yeniden Yazarlar Birliği’ne kabul edilen Anna Ahmatova şiirlerinde “gece” diye bahsettiği Stalin’in ölmesi ile 1953’te yeniden bilinmeye başlar. 1955’te eseri kamuda övgü alırken 1956’da şiirleri yeniden basılmaya başlandı.

"Acımasız yüzyılımda özgürlüğü övdüm

 Ve ölenlere karşı merhamet uyandırdım”

Anna Ahmatova gözlerini son anına kadar tüm zorluklarına, ölümlere, yok sayılmalara, sürgünlere rağmen sevdiği ülkesi Rusya’sında kapadı. 5 Mart 1966 yılında Moskova’da hayata veda etti.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Stalin döneminde kendisine karşı yürütülen tüm baskıya, şiddete rağmen sesi ülkesinin insanlarında karşılık buldu. Moskova ve çok sevdiği Leningrad’da binlerin katıldığı anma töreni ile son yolculuğuna uğurlandı.

“Evet, bizim için galoşlarımızdaki çamur,

Evet, dişlerimizin arasına giren, bizim için

Kumdur, ezeriz, ufalarız, öğütürüz,

O ince, temiz toprağı.

Ama yatacağız içine, otları, çiçekleri olacağız,

Utanmasız, sıkılmasız diyeceğiz ki: Bu yurt bizim.”