ÖLÜMÜN NEFESİNİ YAŞAMINDA HİSSEDEN BİR KADIN: AHMADOVA
“Çocuklara yemin
ediyoruz, yemin ediyoruz mezarlara
Kimse zorlayamayacak bizi boyun eğmeye
düşmana”
Üç çeyrek asır önce yazıldı bu
mısralar. İkinci Dünya Savaşı zamanı Leningrad sokaklarında bir kadın
tarafından. Dönemin ve Rus Edebiyatı’nın en ünlü kadın şairi Anna Ahmatova.
Esas adı Anna
Andreyevna Gorenko olan ama babası tarafından aristokrat ailesinin
itibarına gölge düşüreceği için, şiirlerinde kendi soyadını kullanılmasına izin
verilmeyen ve bu durumu Tatar büyükannesinin soy ismini kullanarak çözen
Ahmatova…
Yaşamı boyunca her dönem iktidar
ile dövüşen, iktidarlara canlarını veren bir kadın. Verilen bu canlara,
bedellere rağmen ülkesine olan bağlılığı sorgulanamayacak bir inatçı rüzgar.
11 yaşında başlayan şiir
yolculuğu 17 yaşında dergilerde yayınlanmaya başlamış, 1912 yılında ise
şiirleri Akşam adlı kitabı ile okuyucuyla kavuşmuştur. 1913 yılında Tespih adlı kitap çalışması ile
ününü pekiştirmiştir. Artık Rusya’nın bilinen kadın şairlerindendir. Anna Ahmatova
1910 yılında evlendiği şair Nikolay Gumilov’den 1918 yılında boşandı. Bu
evliliğinden ünlü tarihçi Lev Gumilyov dünyaya geldi.
Anna Ahmatova yeni rejim
tarafından izlenen bir şair olmasına rağmen yaşamının bu yıllarında sansüre
maruz kalmamıştır. İkinci Dünya Savaşı Leningrad kuşatmasında şehirden çıkmamış
ve bu döneme dair birçok şiir kaleme almıştır.
“Zirvede bekliyorlar ölüm kuşları,
Kim gelecek Leningrad’a yardıma?
Gürültü etmeyin
etrafında, nefes alıyor daha,
Duyuyor her şeyi, o
henüz hayatta”
Stalin, Leningrad’ın kuşatılması
sonrası 1941’de kentte yaşayan sanat dünyasının simalarını kentten çıkarır.
Çıkarılanlar arasında Anna Ahmatova da vardır. Ahmatova bir bilinmezliğe doğru
yol alır. Taşkent’e götürülür. 3 yıl boyunca Taşkent’te yaşar ve 1944’te
Leningrad’a geri döner. Bu dönem Ahmatova için zorlu bir dönemdir. Alışık
olmadığı bu dünyada tifoya yakalanır şair.
Ve yaşamının geçtiği kent Leningrad’dan acı haberler gelir durmadan.
Ahmatova’nın şiirlerine ölümün gölgesi sızmaya başlar. Zaman ilerledikçe ölüm
korkusu şiirlerine iyice yansır.
“Derinlerden
geliyormuşçasına ‘Ekmek’
Diyen çığlıklar
Göğün yedinci katına
ulaşıyor.
Ama bu acımasız bir
gökyüzü
Ve tüm pencerelerden
bakan – ölüm-“
Anna Ahmatova hayatı boyunca
ölümün nefesini yaşamında hisseden bir kadın. Altı kardeşinin üçünü
tüberkülozdan kaybeder. Kendisi de çocuk iken tüberküloza yakalanır. Bir abisi
genç yaşlarda intihar eder. Ama Ahmatova’nın ölüm ile ilgili kırılma noktası,
ilk eşi Nikolay Gumilyov’un Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği(SSCB)
tarafından Çarlık yanlısı olduğu iddiası ile kurşuna dizilmesi olur. Ahmatova
yaşadığı bu kaybı,
“Bilmiyorum,
yaşamakta mısın, öldün mü?
Dünyada bir yerlerde
bulabilir miyim seni
Yoksa, akşamın yaslı
karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli.”
mısraları ile dile getirir.
Anna Ahmatova’yı dünyaya tanıtan şiiri
ise “Reguiem” yani “Ağıt” adlı şiiridir. Ağıt şiirinin kendi yolculuğu yılları
bulan bir direniş halidir.
Anna Ahmatova, SSCB tarafından Yazarlar
Birliği’nden çıkarılmış, adeta açlığa mahkum edilmiştir. 1924 yılından 1940
yılına kadar hiçbir şiiri basılmaz, hiçbir etkinliğe davet edilmez. 1938’de ise
Reguiem şiirinin yazılmasına sebep olan olay yaşanır. Oğlu Lev Gumilyov
Gulaglara sürgüne gönderilmiştir. Anna Ahmatova oğlunu görmeye gittiği bir gün sırada
bekler iken şair olduğu öğrenilir diğer kadınlar tarafından.
Ve arkasında sırada bekleyen tanımadığı kadın kısık ses ile bu
yaşananları “Yazabilir misin?” diye sorar. Anna Ahmatova ise kısık ses ile
cevap verir, ”Yapabilirim.”
"Sizleri
görüyorum, duyuyorum, duyumsuyorum
Pencereye kadar zorlukla taşıdıkları kadını da
Anavatanının topraklarında gezemeyen kadını da
Güzel başını uzatıp
‘Buraya evimmiş gibi
gelir oldum’ diyeni de.”
Reguiem 1935-1940 yılları arasında Stalin döneminin özellikle sanat
camiası üzerindeki baskıyı anlatır.
“Sesimi her şeye
rağmen duyacaklar
Ve her şeye rağmen ona tekrar inanacaklar”
Reguiem “Ağıt” şiirini daha da
güçlendiren ise hikayesidir. Kağıda dökülmez bu şiir baskılardan kaynaklı.
Ahmatova’nın on arkadaşı tarafından ezberlenerek 1963 yılına kadar korunur.
Reguiem şiiri ilk defa Münih’te 1963 yılında basılır. Şiirin kendi
topraklarında özgürce okunması ise Anna Ahmatova’nın ölümünden 21 yıl sonra,
1987 yılında olur.
"Hayır, ne yabancı bir gökyüzünün altındayım,
Ne de yabancı
kanatların koruması altında
Ben talihsizlik sonucu halkımın bulunduğu
Yerde halkımla
birlikteydim o zamanlar "
1951 yılında yeniden Yazarlar
Birliği’ne kabul edilen Anna Ahmatova şiirlerinde “gece” diye bahsettiği
Stalin’in ölmesi ile 1953’te yeniden bilinmeye başlar. 1955’te eseri kamuda
övgü alırken 1956’da şiirleri yeniden basılmaya başlandı.
"Acımasız
yüzyılımda özgürlüğü övdüm
Ve ölenlere karşı merhamet uyandırdım”
Anna Ahmatova gözlerini son anına kadar tüm zorluklarına,
ölümlere, yok sayılmalara, sürgünlere rağmen sevdiği ülkesi Rusya’sında kapadı.
5 Mart 1966 yılında Moskova’da hayata veda etti.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
Stalin döneminde kendisine karşı yürütülen tüm baskıya, şiddete rağmen sesi
ülkesinin insanlarında karşılık buldu. Moskova ve çok sevdiği Leningrad’da
binlerin katıldığı anma töreni ile son yolculuğuna uğurlandı.
“Evet, bizim için
galoşlarımızdaki çamur,
Evet, dişlerimizin
arasına giren, bizim için
Kumdur, ezeriz,
ufalarız, öğütürüz,
O ince, temiz
toprağı.
Ama yatacağız
içine, otları, çiçekleri olacağız,
Utanmasız,
sıkılmasız diyeceğiz ki: Bu yurt bizim.”
- TakımlarPO
- Detaylı puan durumu için tıklayın
- TakımlarPO
- Detaylı puan durumu için tıklayın
- TakımlarPO
- Detaylı puan durumu için tıklayın
- TakımlarPO
- Detaylı puan durumu için tıklayın