
ALİAĞA’NIN STALİN’İ
Bülent PINARBAŞI: ALİAĞA’DA GAZETECİ Mİ VAR?
Dün Aliağa’yı resmi olarak kurtardık nihayet…
Yıllar süren mücadelenin ardından, oluşturulan kamuoyu ve
toplumsal bilincin sürekliliği ile kazanılmış bu tarihi günde emeği olan
herkese binlerce teşekkür…
İlk kutlama olarak baktığınızda ufak tefek eksikler olsa da
güzel bir törendi. Özellikle Aliağalı muhtarlarımızın kadınlı-erkekli oynadığı zeybeğin,
benim gibi pek çok hemşerimizin gözlerini yaşarttığına, göğsünü kabarttığına
eminim.
Çelenk töreni ardından İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün
konuşması, bölgenin tarihçisi Cevat Hocamızın (Cevat Yıldırım) tarih dersi,
milli şairimiz Bahri Ar ve minik kız kardeşimizin günün anlam ve önemine dair
şiirleriyle de gururlandık, onurlandık.
Ve fakat, buraya bir ‘ammaaa’ koymazsak olmaz…
Sayın Cevat Hoca’m konuşmasında öyle bir teşekkür etti ki,
aklımıza Stalin’in tavuğu geldi.
Hemen hatırlatalım meseli:
"Stalin bir gün Komünist Parti ileri gelenleri
ile içki masasındadır. Peş peşe içilen Votka ile kafalar iyice dumanlanmıştı.
Stalin bir ara elindeki çatalı önündeki Votka şişesine vurur ve herkesi
dikkatle kendisini dinlemeye davet eder.
Der ki;
- “Bana şu
sorunun yanıtını kim verecek? Halkın yönetime kayıtsız şartsız itaat etmesi ve
liderin her dediğini onaylaması nasıl sağlanabilir?”
Tamamı çakırkeyif olmuş parti yöneticilerinin her biri
kendince yanıtlar verirler. Kimisi disiplin ve sertlikten, kimisi adalet ve
eşitlikten, kimisi sürgün ve hak mahrumiyetlerinden, kurşuna dizmenin
caydırıcılığından, toplu katliamlardan söz ederler.
Ancak Stalin verilen yanıtların hiçbirini
beğenmemiştir.
Masanın karşısında hazırolda bekleyen Kızıl Ordu
muhafızına emir verir.
- “Çabuk bana
bir tavuk getir.’’
Emir derhal yerine getirilir ve tavuk Stalin’in eline
verilir. Stalin adamlarının gözünün içine baka baka başlar tavuğun tüylerini
canlı canlı yolmaya. Feryadına aldırmadan tüm tüylerini yolduğu ve cascavlak
bıraktığı tavuğu odanın ortasına salıverir.
- “Şimdi dikkatle izleyin tavuğu” der.
- “Bakalım nereye gidecek?”
Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can
havliyle dışarı kaçar,
Soğuktan tir tir titrer. Masaların altına girer, duvar
diplerine koşar teleksiz, tüysüz vücudu kanatları yara bere içinde kalır...
Şömineye yaklaşır tüysüz derisi kavrulur... Tavuk çar naçar biraz önce
tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına girip sığınır. Stalin cebinden bir
avuç yem çıkarıp birer birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen
tavuk artık o nereye yönelse ardından gider. Manzarayı hayretler içinde izleyen
Komünist Parti Politbüro üyelerine dönen Stalin gevrek gevrek güler ve şöyle
der;
- “Gördünüz mü?”
- “Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini
yolup al ve serbest bırak. O zaman onları bir avuç yemle yönetmek mümkün olur.”
***
Diyeceksiniz ki, ne alaka?..
Şu alaka ki; sevgili Cevat Hocamızın Aliağa’nın Kurtuluş
Günü’nün resmi olarak kutlanmasını sağlayanlar arasında en başta teşekkür
ettiği kişi ne yıllardır bu işin peşini bırakmayan ADD idi, ne kendi
imkanlarıyla bu güne özel etkinlikler düzenleyen EBSAD Emek ve Barış
Sanatçıları Derneğiydi, ne de her 13 Eylül’de konuyu gündemde tutarak kamuoyu
oluşturan medya idi. Hele belediye Meclis toplantısında önerge vererek bu günün
kayıtlara geçmesine vesile olan CHP’li meclis üyeleri hiç değil…
Tüm bunları elinin tersiyle bir kenara iten sayın Cevat
Yıldırım; aksine, yıllardır önümüze set çeken, konu gündeme geldiğinde alaycı
konuşmalarla geçiştiren, alınan meclis kararına rağmen geçtiğimiz sene de
çeşitli bahanelerle resmi kutlamayı gerçekleştirmeyen şahsa teşekkürlerini
sundu.
Bu sadece Cevat Hocamıza münhasır bir davranış değildi
maalesef.
Her yıl 13 Nisan’da andığımız ‘Atatürk’ün Aliağa’ya Gelişi’
etkinliklerini de reddeden, bu güne kadar tek bir etkinliğe katılmayan ve katkı
sunmayı reddeden bu kişiye, yine aynı şekilde, tüm konuşmacılar tarafından, yıllar
sonra yaptığı bir küçük anıt için teşekkür üstüne teşekkür edilmişti. Kaldı ki
o zat, o törene de katılmadığı için maalesef bu ‘minnet’ dolu konuşmaları ancak
oradaki danışmanları aracılığıyla duyabildi.
***
Şimdi anlayabidiniz mi Stalin’in tavuğu ve Aliağa’nın
kurtuluşu arasındaki bağlantıyı?..
Ne diyelim?..
‘Celladına aşık olmuşsa bir millet…’