ALİAĞA’NIN STALİN’İ
Bülent PINARBAŞI
cesotti35@gmail.com

ALİAĞA’NIN STALİN’İ

Bülent PINARBAŞI: ALİAĞA’DA GAZETECİ Mİ VAR?

14 Eylül 2023 Perşembe 19:59 makaleler

Dün Aliağa’yı resmi olarak kurtardık nihayet…

Yıllar süren mücadelenin ardından, oluşturulan kamuoyu ve toplumsal bilincin sürekliliği ile kazanılmış bu tarihi günde emeği olan herkese binlerce teşekkür…

İlk kutlama olarak baktığınızda ufak tefek eksikler olsa da güzel bir törendi. Özellikle Aliağalı muhtarlarımızın kadınlı-erkekli oynadığı zeybeğin, benim gibi pek çok hemşerimizin gözlerini yaşarttığına, göğsünü kabarttığına eminim.

Çelenk töreni ardından İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün konuşması, bölgenin tarihçisi Cevat Hocamızın (Cevat Yıldırım) tarih dersi, milli şairimiz Bahri Ar ve minik kız kardeşimizin günün anlam ve önemine dair şiirleriyle de gururlandık, onurlandık.

Ve fakat, buraya bir ‘ammaaa’ koymazsak olmaz…

Sayın Cevat Hoca’m konuşmasında öyle bir teşekkür etti ki, aklımıza Stalin’in tavuğu geldi.

Hemen hatırlatalım meseli:

"Stalin bir gün Komünist Parti ileri gelenleri ile içki masasındadır. Peş peşe içilen Votka ile kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin bir ara elindeki çatalı önündeki Votka şişesine vurur ve herkesi dikkatle kendisini dinlemeye davet eder.

Der ki;

-  “Bana şu sorunun yanıtını kim verecek? Halkın yönetime kayıtsız şartsız itaat etmesi ve liderin her dediğini onaylaması nasıl sağlanabilir?”

Tamamı çakırkeyif olmuş parti yöneticilerinin her biri kendince yanıtlar verirler. Kimisi disiplin ve sertlikten, kimisi adalet ve eşitlikten, kimisi sürgün ve hak mahrumiyetlerinden, kurşuna dizmenin caydırıcılığından, toplu katliamlardan söz ederler.

Ancak Stalin verilen yanıtların hiçbirini beğenmemiştir.

Masanın karşısında hazırolda bekleyen Kızıl Ordu muhafızına emir verir.

-  “Çabuk bana bir tavuk getir.’’

Emir derhal yerine getirilir ve tavuk Stalin’in eline verilir. Stalin adamlarının gözünün içine baka baka başlar tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya. Feryadına aldırmadan tüm tüylerini yolduğu ve cascavlak bıraktığı tavuğu odanın ortasına salıverir.

- “Şimdi dikkatle izleyin tavuğu” der.

- “Bakalım nereye gidecek?”

Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can havliyle dışarı kaçar,

Soğuktan tir tir titrer. Masaların altına girer, duvar diplerine koşar teleksiz, tüysüz vücudu kanatları yara bere içinde kalır... Şömineye yaklaşır tüysüz derisi kavrulur... Tavuk çar naçar biraz önce tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına girip sığınır. Stalin cebinden bir avuç yem çıkarıp birer birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen tavuk artık o nereye yönelse ardından gider. Manzarayı hayretler içinde izleyen Komünist Parti Politbüro üyelerine dönen Stalin gevrek gevrek güler ve şöyle der;

- “Gördünüz mü?”

- “Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak. O zaman onları bir avuç yemle yönetmek mümkün olur.”

***

Diyeceksiniz ki, ne alaka?..

Şu alaka ki; sevgili Cevat Hocamızın Aliağa’nın Kurtuluş Günü’nün resmi olarak kutlanmasını sağlayanlar arasında en başta teşekkür ettiği kişi ne yıllardır bu işin peşini bırakmayan ADD idi, ne kendi imkanlarıyla bu güne özel etkinlikler düzenleyen EBSAD Emek ve Barış Sanatçıları Derneğiydi, ne de her 13 Eylül’de konuyu gündemde tutarak kamuoyu oluşturan medya idi. Hele belediye Meclis toplantısında önerge vererek bu günün kayıtlara geçmesine vesile olan CHP’li meclis üyeleri hiç değil…

Tüm bunları elinin tersiyle bir kenara iten sayın Cevat Yıldırım; aksine, yıllardır önümüze set çeken, konu gündeme geldiğinde alaycı konuşmalarla geçiştiren, alınan meclis kararına rağmen geçtiğimiz sene de çeşitli bahanelerle resmi kutlamayı gerçekleştirmeyen şahsa teşekkürlerini sundu.

Bu sadece Cevat Hocamıza münhasır bir davranış değildi maalesef.

Her yıl 13 Nisan’da andığımız ‘Atatürk’ün Aliağa’ya Gelişi’ etkinliklerini de reddeden, bu güne kadar tek bir etkinliğe katılmayan ve katkı sunmayı reddeden bu kişiye, yine aynı şekilde, tüm konuşmacılar tarafından, yıllar sonra yaptığı bir küçük anıt için teşekkür üstüne teşekkür edilmişti. Kaldı ki o zat, o törene de katılmadığı için maalesef bu ‘minnet’ dolu konuşmaları ancak oradaki danışmanları aracılığıyla duyabildi.

***

Şimdi anlayabidiniz mi Stalin’in tavuğu ve Aliağa’nın kurtuluşu arasındaki bağlantıyı?..

Ne diyelim?..

‘Celladına aşık olmuşsa bir millet…’