
ALİAĞA’DA GAZETECİ Mİ VAR?
Bülent PINARBAŞI: ALİAĞA’DA GAZETECİ Mİ VAR?
Ne zaman Aliağa’da bir şeyler olsa, kabak gazetecinin başına patlar.
Genel söylem şudur:
“Aliağa’da bunları yazacak gazeteci mi var?”
Yok!..
Evet. Aliağa’da gazeteci yok.
***
Olsaydı mesela; Aliağa’da siyasetin ve hiçbir siyasi
partinin kalmadığını, CHP’nin de, AKP’nin de, MHP’nin de, en küçüğünden en
büyüğüne bütün siyasi partilerin perde arkasındaki ilçe başkanının Serkan Acar
olduğunu yazarlardı.
O başkan olduğundan beri AKP ve MHP başta olmak üzere,
onunla uyumlu çalışacak isimler ilçe başkanı ve yönetici olmuyor mu?
Yerel seçimlerde en önemli rakibinin finansörü ve destekçisi
eski ortağı değil miydi?
Ki, yerel seçim propagandalarında 10 yıldır görev yapan
başkanın hiçbir olumsuz icraatı kampanya malzemesi olarak kullanılmadı.
***
Aliağa’da gazeteci olsaydı mesela; yıllardır bölgenin
havasını, suyunu, toprağını kirleten, ama merkezleri İstanbul’da olduğu için
ilçeye gram faydası olmayan, katkı sağlamayan büyük sanayi kuruluşlarının
tepesine çökerdi. Her gün temcit pilavı gibi gündemde tutup “Hoop hemşerim, öyle
tek tük sponsorlukla, devede kulak desteklerle bir şey yapmış olmuyorsun,
açıverin şu kesenin ağzını da Aliağa’nın önemli altyapı sorunlarına bir el
atıverin” derlerdi.
***
Mesela iş kazalarında ve işçi güvenliğindeki zaafiyetlerde,
toplu sözleşme görüşmelerinde “Arkadaşlar çok üstlerine gitmeyin, sonuçta ekmek
kapımız. Sizin yüzünüzden sorun yaşıyoruz” diyen sendika yönetimlerini ifşa
eder, sokağa çıkamaz hale getirirdi. Kocamaaan adı olan Demokrasi Platformu’nun
eylemlerde örgütlerin yöneticilerinin toplamı kadar bile kalabalığı nasıl
toplayamadığını sorgulardı.
***
Olsaydı; liman inşalarında üzeri örtülen tarihi, parçalanan
sütunları, yurt dışına kaçırılan eserleri yazardı.
Dönen rüşvet çarklarını,
Sisteme dahil olduktan sonra Allah’ın “yürü ya kulum”
dediklerini,
Para aklayanları, masumları karalayanları,
Aliağa’yı ve Aliağa’nın geleceğini parsel parsel satanları,
satanlarla gizli ortaklık kuranları yazardı.
***
Mesela gazeteci kisvesiyle İzmir’den gelip, haftalarca “Aliağa
Belediyesi’nde neler oluyor?” diye fragman döndürüp, cukkayı kapınca birden CHP
ilçe başkanı hakkında yayın yapmaya başlayanları da yazardı.
***
Peki Aliağa’da “Gazeteciyim” diye geçinenler ne yapıyor?..
Maile gelen bültenlerle, WhatsApp’tan atılan fotoğraflarla
haber yapıyorlar. Suya sabuna dokunmayan etkinlik haberleriyle günü
geçiştiriyorlar.
Neden?..
Çünkü gazetecinin de ayakta durması, hayatını idame etmesi
gerekiyor.
Çünkü yukarıda sıraladığım olayların failleri, gazetecinin
temel geçim kaynağı, reklam müşterisi.
Çünkü Aliağa halkı, esnafı, yerel kuruluşları basını
desteklemek için üç kuruşluk desteği, bir küçük reklamı esirgiyor.
Çünkü bunları yazan, yazmaya çalışan gazetecilere neler
olduğunu, ne koşullarda yaşamaya çalıştığını görüyor.
***
Evet güzel kardeşim. Aliağa’da gazeteci yok.
Dolayısıyla, bugüne kadar destek vermediğin, arkasında
durmadığın, yok saydığın emektarların 10 Ocak Gazeteciler Günü’nü kutlamaya
kalkma, ikiyüzlülük yapma!..